20 Eylül 2011 Salı

İstanbul'a Gider İken!



Hep İstanbul ahalisi buralara gelir ya iade-i ziyaret yapmak gerekir düşüncesiyle düştük yollara :)
İstanbu'a trenle gitmek bir klasiktir.İnsan farklı bir ruh halinde hisseder kendini...Özlemle anılan bir yakınına gidiyormuş gibi ağırdan heyecanlanarak,bir bir duraklar sayılarak.

Tuzla...Pendik....Bostancı... derken Haydarpaşa 'ya varış.

Köyden indik şehire esprileriyle cıvıldayarak, elimizde makinalar, bir kez daha Haydarpaşa'yı arşivlerimize katarak adım attık istanbul'a.



Önce bire karnımızı doyuralım,çaylarımızı içelim.İstikamet Nazım Hikmet...

Doğru Kadıköy'ün bağrına,kocaman ağaçlar altında serin avlu ve Piraye kahvaltısı.
Gelsin çaylar, yetmedi bir tane daha lütfen :)
Burada ne yenir ne içilir meraklısı için menü fotoğraflanıyor ve sohbete devam ediliyor.

Yolumuz uzun karşıya geçeceğiz.Vapur ,İstanbul'da yaşayanlar için sıradan bir günün sıradan bir ayrıntısı belki ama bizler için atlı karınca misali.Oradan buraya koşturup martıları diğer vapurları kadrajlamaya,arada birbirimize poz vermeye çalışarak geçiriyoruz bu kısa yolculuğumuzu.Doyamadık ama dönüşte de bineceğiz Yaşasın!

İnmeden önce tarih dolu son kareler...


Sultanahmet'e yürüyerek çıkmak, çeşit çeşit ülkelerden gelmiş insanları gözlemlemek,değişik dilleri duymak keyif verici.




Küçük bir meydan turu ve Caferağa Medresesinde çay molası.

Burada Türk İslam Sanatları üzerine kurslar veriliyor atölyelerde yapılan çalışmalar sergilenip satılıyor.Yine güzel bir avlu keyifli bir ortam.


İsteyenlere kısa süreli ebru yapımı da gösteriliyor anlaşılan; genç bir turist büyük bir ciddiyetle lale yapmakta idi ben dolanırken.Ben de zamanında ebru sanatı ile uğraşmış olduğumdan biraz seyrettim. Çok ta fena değildi çıkan sonuç :)

Adeta İstanbul huzurlu köşeler turu haline gelen gezimizde istikamet Küçük Ayasofya.. Bir arkadaşımız daha önce oraya gitmemiş.

Burada da sanat atölyelerinde çalışmalar yapılıyor ve sergilenip satılıyor.
Neyzen amcamdan izin isteyerek fotoğrafını çekiyorum.

Yine huzurlu havayı soluyarak sohbet ediyoruz.

Buralara kadar geldik bir Beyoğlu yapmadan olmaz diyerek yola düştük bile.

Kardeşimin yorulması nedeniyle İstiklal Caddesi'ni Tramvayla geçiyoruz.Bu arada tarihi binaları fotoğraflamaya çalıştım.Ne yazık ki çoğu net çıkmamış.



Tünelde grubun geri kalanıyla buluşup sallandık Galata'ya doğru.

Galata Kule'sinde hiç böyle bir kuyruk görmemiştim.Tüm meydanı ikiye bölen bir kuyruk yani.

Beklemenin sonunda kuleden İstanbul'u seyretme hakkını kazananlar işte böyle dizilmişler :)

Vee eve dönme koşuşturmacası.Karaköy'e vapura binmeden önce yolda kemirmek üzere balık ekmekler alınır.Ay ne lezzetliymiş diyerek yenir.Son son akşam ışığında Haydarpaşa fotoğraflanır.


Bekle bizi İstanbul yine geleceğiz diyerek Adapazarı Ekspresine binilir.

Evet İstanbul bekle.....

6 yorum:

  1. ellerine,emeğine sağlık Sevdacım :)/ imza: küçük ayasofya'yı daha önce görmeyen arkadaş ;)

    YanıtlaSil
  2. sevda , ne güzel gezmişiniz, hele ben daha istanbul sezonuu açmamışken :))

    YanıtlaSil
  3. Buket bir an önce sezonu aç bak hava tam şehirde gezme havası :)

    YanıtlaSil
  4. Çok sevdigim İstanbul'umu farklı bir bakıştan izlemek güzeldi. Keyifli bir gezi olmuş :)

    YanıtlaSil
  5. aynı yerlerde gezinmişiz habersiz ,
    sessiz sedasız :=))
    sonbahar gezilerini çok seviyorum buralarda...
    Ne iyi etmişsiniz..
    İstanbul vefalı !
    bekler :)
    sevgiler...
    BİR DUT MASALI- nUnU

    YanıtlaSil
  6. Herbirini defalarca gezmiş olmama rağmen , bu güzel anlatımın üzerine yeniden gezesim geldi :)

    YanıtlaSil