29 Ocak 2015 Perşembe

Taraklı Henüz Olamadı


Okulların tatil olmasıyla sömestr tatili bizler için bir gezecek gidecek nereler var arayışı haline geldi.
Taraklı'ya yıllar önce gitmiştim. Adapazarı'ndan otobüsle gidilecek uzaklıkta olması cazip geliyordu. Geçen zamanda televizyon reklamlarının da ivmesiyle turistlerin ziyaretini hak edecek seviyeye ulaşmış mıydı? İlk gidişimde her şey yeni başlıyor eski orjinal ahşap işçiliği olan binalar yeni yeni restore ediliyordu.Fazla vakit geçirecek yeri yoktu ve biraz ilerisindeki Göynük çok daha hoş gelmişti bana...

 Sapanca'dan  Adapazarı'na oradan buçuklu saatlerde ofis ilçeler durağından kalkan Taraklı aracına zamanımızı denk getirip  attık kendimizi .Ben daha önce gezi aracıyla gittiğimden  çok uzak gelmemişti.Taraklı otobüsleri ise tam iki saatte hedef noktasına ulaştırdı bizi.Bu kadar zamanda İstanbul'un öbür ucuna giderdim umarım geldiğimize değer hisleri içinde Taraklı'ya indik.
Gelirken baktığım araç saatlerinde son araç 17:00 yazıyordu.Otobüsçülere iyi ki sormuşuz cevap son araç 15:30 oldu.Efendim hafta sonuymuş o saat uygulaması.Saatimize baktığımızda bir saat kadar vaktimiz olduğunu gördük.Hemen sokaklara daldık.Günlerden Pazartesiydi.Sadece hafta sonu canlanıyormuş eski binaların olduğu kısım.Bir iki hediyelik eşya dükkanı  ve küçük bir kafe dışında bir turistik kasabada açık olması gereken her yer kapalıydı.

Ara sokaklar  çer çöp çamur içinde ve inşaat halindeydi.En az 5 yıl önce gittiğim kasabada hala restorasyon işleri bitmemiş.Hatta daha büyük bir karmaşa halinde tüm malzemeler ortaya yayılmış,yollardaki taşlar dağılmış bir çok yer çamur içinde sağa sola sekerek sokaklardan zor geçebilmiştik.
Hali hazırda turist alan bir yerin bu derece darmadağın bir halde bakımsız hali hiç hoşuma gitmedi.
Dışarıdan sevimli görünen Yunus Paşa Camii yanındaki kafe nin içine girdiğimizde  bulanık çay ,soğuk neskafe dışında yiyecek hiçbir şey olmaması ve içerideki bayanların kapalı alanda sigara içmelerine izin verilmesi sonucu dumanaltı hali buraların turizmi sindirememmiş olduğu izlenimimi arttırdı.







Bu yazıyı yazmadan önceki gün gezi yazıları seven biri olarak İzlanda hakkındaki yazı ve seyyahın gezdiği her kasabalanın bal dök yala temizliğinden etkillenmiş olması haliyle beni düşündürdü.
Neden bizim ülke insanı pis???  Turistik yerlerde bile çer-çöp,kirli deniz,çamur içinde yollar, kıyı köşeye yığılan çöp yığınları,ot bürümüş kaldırımlardan utanmaz?? Kötü şeyler sunup turist bu yetersizliklere boş vermişliklere bol para harcasın ister??
Ben açıkçası kir pas boş vermişlik içindeki kötü yönetilen  hiç bir yeri allayıp pullayarak anlatma taraftarı olmadım.Taraklı'nın da turizmden pay almayı düşünüyorsa yerel yönetimi ve turizmden nemalanan ahalisinin bir silkinip kalkması gerektiğini düşünüyorum.Sadece yavaş yavaş restore edilen binalara bel bağlamamalılar.Umarım bir daha ki gidişimde bu izlenimlerim değişir.Sevgiyle kalın...


16 Ocak 2015 Cuma

Fener -Balat-Piyer Loti Biz Geldik


İstanbul burnumuzun ucu(izmitli olarak konuşuyorum) ama hala birçok yerine gitmişliğim yok.Bir de fotoğraf ile hobi olarak ilgilenen biriysen bir Fenerdir Balattır duyarsın gider.Hani Eminönü komşu kapısıdır da iki adım ilerisinde ne var görmişsindir..

Artık takipçilerimin bildiği gibi bir yürüyüş grubumuz var ve dağ- bayır yürüyüşler yapıyoruz yaz,kış demeden.Ufaktan ağırlık vermeye karar verdiğimiz fotoğraf ve kültür turlarımıza İstanbul'un bu ismiyle insanı mıknatıs gibi çeken semtlerinden başlamak istedik.
Bloglar tarandı,fotoğraflara bakıldı,krokiler çıkarıldı elden geldiğince bir yol planı yapıldı.Güzel bir kış günü olması ise şansımızın yolunda gideceğini,güzel bir gün geçireceğimizi fısıldadı adeta kulağımıza.

Gezimizin ilk durakları Kariye ve Fethiye Müzeleri oldu.Her ikisinde de altın parıltılı ikonaları korunduğu kadarıyla görme, fotoğraflama imkanı bulduk.Önemli kısmı restore edilen Kariye Müzesinden tam ücret alınmasını esefle kınıyorum bu arada.

Sonrasında Fener Erkek Rum Lisesi'ni görmek için yol aldık.Mevlevihane ile yan yana olan muhteşem bina güzel fotoğraf kareleri verdi arkadaşlarımıza.

Bayır aşağı sahile inerken artık midemiz şimdi burada meşhur ne varsa yeme vakti sinyalleri vermeye başladı.Daha önce fındık ateşinde köfte yemiş arkadaşların tavsiyesi ile Demir Kilise manzaralı mekanın terasına doluştuk.Tabii ki kilise de bitmek bilmeyen restorasyon bahanesiyle ziyaretçilere kapalı .Hımm ve hırrr....




Yemekler yendi çaylar içildi ve semtin içlerine doğru yürüyüşe devam edildi. Eskimiş ,yenilenmiş, yenilenmemiş ihmal edilmiş,ama mutlaka dolu dolu yaşanılmış sokakları dolandık avare.
Açık bulduğumuz dini mekanlara girdik ,kapalı olanların kapısını zorlayıp tersin geri döndük derken fikirler havada uçuşmaya başladı.Genel istek üzerine kendimizi Eyüp Sultan'ın pazar yerini aratmayan kalabalığında bulduk.İstikamet Piyer Loti... Daha önce gelmemiştim gerçekten iyi fikirdi.



Hava kararmaya dönerken biz de Piyer Loti seyir terasından Haliç'i seyrediyorduk.Burası da kalabalık ama yine de çok güzel manzara var .Hava kararıp, şehrin ışıkları, suyun üzerinde yakamozlar oluştururken bu manzarayı seyretmek harika hissettiriyor ve hiç gidesimiz gelmiyor.

Yine manzarayı seyrederek, fotoğraflar çekerek, mezar taşlarını okuyarak indik aşağıya.
Ben kendimi çok zenginleşmiş hissettim bu gezi sonunda.Güzel bir günü güzel insanlarla güler yüzlerimizle ve bol hatırayla bitirmek harika... yaşasın hayat....

6 Ocak 2015 Salı

Akyokuş-Dokurcun Yürüyüşü


Yürüyüş grubumuz  ile karın bölgemize gelmesiyle hemen kar yürüyüşü planları yapmaya başladık.İstanbullu dostlarımız Trekin Turkey ile birlikte Bolu Sülüklü Göl civarında yürümeye karar verince hevesli bir hazırlık başladı hepimizde.Kıyafet tamam mı, ekipman tamam mı ne alalım ne yiyelim, ne kadar yük taşıyalım planları yapılıp her şey hazırlandıktan sonra büyük gün gelmişti işte.





Tecrübeli şoförümüzün buz tutmuş kar kaplanmış yollardan bizi sağ sağlim ulaştırdığı Bolu dağlarının güzel manzaraları eşliğinde yolculuk o kadar kısa geldi ki...
Hava olabildiğince açık, gökyüzü masmavi kar pamuk gibiydi,neşeyle yürüyüşe başladık.
60 cm kar olan güzergahımızda yol hedikle açılarak ilerlendiği için yavaş yavaş  foto çekerek , karlarda eğlenerek güzel havanın,taze karın keyfini çıkardık.

Hedefte Sülüklü Gölü yüksekten seyretmek olsa da karla kaplı yolların birbirine benzemesi ufak bir sapmaya neden olmuş,göl görüş alanımıza girmemişti.Olsun keyfimiz yerinde...






Üç-dört km çıktıktan sonra havanın kararmasını da hesaplayarak farklı bir yoldan inişe geçtik.Hatta Erdal başkanımızın"vahşi hayvanlar buradan geçmiş biz de bu kısa yoldan salınalım aşağı" demesiyle kendimizi çok daha eğlenceli hafif orman dokusu içinde zik zaklar çizerek iner halde bulduk.



Sonunda araçlarla buluşma noktamız olan alabalık çiftliğine varmıştık.Sac sobayla ısıtılan mekanda sıcak çaylarımızı  içip biraz dinlenip yorgun ve mutlu olarak dönüş yoluna koyulduk.Başka bir macerada buluşmak üzere... Bu bölgede yapılacak bir kar yürüyüşünü hepinize tavsiye ederim...